Habis Bir Akıl "Şükrü Erbaş"



Her okuduğumda farklı bir cümlede durup düşündüğüm bu makaleyi arşivliyorum. 

Bu, kötülük, dedim. Habis bir akıl. Hastalıklı bir bilgi. Kibirle zehirlenmiş bir dil. Sevgisiz. Yıkıcı. Küçülten. İnsanları içtenlikleriyle aşağılıyor. Sen, dedim, yazı yazıyorsun. Kitap okuyorsun. Harfler sadece bizim kalbimizden doğmazlar. Başka hayatların acısını, yokluğunu, heveslerini de yüklenir gelirler. Gelirler ve bize saygıyı getirirler, inceliği getirirler, kederi getirirler. Elbette huzursuzluğu da. İnsan, hastalıklı bir düşkünlükten, muhteris bir küçüklükten gelmiyorsa nasıl olur da başka hayatları, o hayatların ezik, kırık, yaralı sözlerini küçümser? Bilgi, başka insanlara götürmüyorsa nereye götürür bizi? Yazmak bir varoluş erdemi değilse nedir? Kabalık hangi kalbi iyileştirir? Küfür, nasıl bir gelecek kurar bize? İnsan nasıl bir değersizlik duygusuyla büyür ki kimseyi sevmez. Kendinden başka bilgisi olmaz. Öğrendiği her şey onu herkesten uzaklaştırır. Biliyor musun dedim, onurunu bitiriyorsun. Kendisini acısıyla var etmeye çalışan bir hayatı, kendi çaresizliğine tutunmuş bir hayatı, yürek çarpıntılarıyla boğulan bir hayatı, kendi sözüne benzetmeye çalışıyorsun. Benzemedi diye aşağılıyorsun. İnsan birisine merhaba derken bile iki cümle kurar. İkinci bir cümle kursan belki kalbin açılacak. Bu, tüketir insanı. Bu, bilgisizlik bile değildir. Güzellik, kinden doğmaz. Anlamak, nefretten doğmaz. Hiçbir büyük düşünce, hiçbir küçük akıldan doğmaz.
Öfkesi bile saygıdan söz alan bir insan mucizesinden söz ediyorum; yazmaktan ve okumaktan.
Bir sözün içine girmek, küfretmekten daha kolay biliyor musun? Sadece birikip geldiği yerlere bakacaksın. Bize kapalı hayatların da kendilerini sevdiği, acılarına bastırdığı, arzularını boyadığı bir dili olduğunu bilmeden nasıl konuşur insan. Belki tutuktur, eksiktir, gecikmiştir. Bunu okumak için kendi cümlemizden azıcık çıkıp başka cümlelerin içine girmek yetecektir. Bizden başka insan varsa bizden başka akıl olacaktır değil mi? Bu bizi neden öfkelendirsin? Bizim için sığdır, acemidir, bozuk bir yazıdır. Sevemeyiz. Heyecanlandırmaz. Sıkılırız. Yazılanı bir kenara bırakırız. Belki iki sayfa bir yazı yazarız. Ama bedenini yazan bir kadının bedeniyle de, duygusuyla da alay edemeyiz. Edebiyat değil bu. Lümpenlik bile değil. Bir kitabın kapağını gösterip “kaçış kitabı” gibi, ikinci cümlesi olmayan başıboş bir sözü ortalığa saçıp okuru da yazarı da aşağılayamayız. Edebiyat tarihimize emeği geçen nice güzel insanın kitaplarını, kahvehane böbürlenmesiyle elimizde evirip çevirip, “eskiden severdim” gibi kendimizi de reddeden bir dille edebiyat yapamayız. Bugüne kadar arkalı önlü bir sayfa yazısı görülmeyen yeni zamanın alıntı muharriri... sana çok eskilerden bir büyük söz. Bunu bilmek karakterine ne katar bilemem ama beni susmanın azabından azıcık kurtarır. Bulunsun bakalım diplerde derinlerde. Bir gün, kendine saygı duymadan kimseye saygı duyulamayacağını  anlarsan, sana bu saygıyı öğretecek en güzel bilgidir:
Ey oğlum, şunun için öğrenme ki, onunla bilginlere köçeklenesin, ya da onunla bilgisizleri hor göresin, ya da toplantılarda kendini övüp ikiyüzlülük yapasın.
*Lokman Hekim

Yorumlar

Popüler Yayınlar