Zarifoğlu-yaşamak

Öyle bir hikaye yazayım ki bu soruların cevaplarını da vehmettirsin.
Tam 40 daireli bir apartmanda oturuyorum 3 yıldır.Bekarım.hiç kimseyle tanışıp görüşmüyorum.Merdivenlerden tanıdığım beş on kişiyi apartmanın dışında gördüğüm zaman selam mı versem vermesem mi görmemezlikten mi gelsem,vitrinlere mi yapışsam,yoksa avaz avaz bağırsam mı bilmiyorum.2.katta oturuyorum.karşıdaki daire yeni boşaldı.yakın zamanda yeni birileri gelmiş .bu yeni kiracılarla ne yapıp yapıp tanışmalıyım dedim 1 ay geçti.Bir aydır besleyip büyüttüğüm tanışma kararımı aklımdan silinceye kadar bittim.
Bir gün kravatımı bağlıyorum.saat sekiz buçuk.Uzun uzun kapının zili çaldı.Fırladım açtım kapıyı,kim bu sabah saatinde ?benim kapımda.kapıcının bile artık çalmakta bir yarar görmediği kapımda.Bana hiç mektup gelmez,posta gelmez,akrabam yoktur,arkadaşım yoktur.Bu yüzden heyecanlandım.Hayat beni çağırıyor.Yokluğumu hissetti,beni,insanların,dostlukların,serüvenlerin,aşkların hatta ihtirasların,lokantaların,ağaçların arasına çağırıyor.Onun için kapıyı çabucak açtım.Heyecanla evet diyebilmel için.Zil kendi kendine çalmış gibi kimse yoktu ortalıkta.Kapadım,ama daha yarım saniye geçmeden demin kapıyı açtığımı,orada kimse olmadığını algılayamadım bir türlü ve kapının önüne yeni geliyormuşum gibi,yine de aynı şeyin tekrarlanacağını acı acı bilerek kapıyı bir kere daha açtım.Bir kere daha.Kimse yok.Çaldı ve gitti.Kendini görmemem için hızla giderek.Merdiven başından ve yukarıdan ayak seslerini dinleyerek baktım.Çıt yok.Yine de kendimi yanlışlıkla sahnesine çıktığım bir tiyatro salonunda insanların şaşkın bakışları altında hissettim.Duvarların arkasındaki mahrem hayatları gözlüyormuşum gibi utanarak geri çekilmek istedim.

Yorumlar

Popüler Yayınlar